22 Ağustos 2014 Cuma

KENT OZANI BÜLENT ORTAÇGİL




Uzun yıllardır ismini duyduğumuz an içimizde derin bir sevgi ile birlikte müthiş bir saygı hissettiğimiz hayatımızda çok önemli bir yere koyduğumuz sanatçılardan biri Bülent Ortaçgil. İlk gençlik yıllarımızda şarkılarının huzur dolu melodileri eşliğinde hayata dair mühim dersler aldığımız beyefendi duruşuyla çağdaş bir bilgeyi andırıyor. Belki bu yüzden “Kent Ozanı” deyimi en çok ona yakışıyor.

              Döneminin bir çok büyük sanatçısı Anadolu kültürüyle işlenen motiflere ağırlık verip yerel çizgide bambaşka bir türün yaratıcısı ve temsilcisi olurken o “ben yaşadığımı anlatırım” diyerek yaşamını geçirdiği şehir ve şehirde yaşayan insanların hikayeleri üzerine yerleştirmiş müziğini. Bunda uzun yıllar müzik hayatına girmekte yaşadığı karasızlık neticesinde bir süre nispeten normal bir yaşam (nedir bu normal diye tatlı sert kızışını duyar gibiyim) sürmesinin etkisi var mıdır bilinmez fakat “Benimle oynar mısın” parçasını henüz 22 yaşında kaleme alan bu büyük üstadın hayatının hiçbir zamanını sıradan yaşamadığı ve içinde yer alan bu farklı çizgiyi yaklaşık 45 yıldır sürdürdüğü rahatlıkla söylenebilir.  Nedeni ne olursa olsun Bülent Ortaçgil iyi ki yüreğinin sesini dinleyip müzisyenliği seçmiştir. İyi ki Türkiye’de pop müzik (popülerden kesinlikle ayrılmalı) tarihine kilometre taşı olarak ismini yazdırmış ve Türk müziğinde bir kalite, marka olmuştur. Gitarındaki teknik üst düzeyin yanında milyonlarca insanın yaşadığı kent hayatını, sorunları, yaşanan çıkmazları en naif haliyle sevdaları kendine has tarzıyla dile getirmiştir. Bir çoğumuzun içinde yaşayıp da ifade edemediği duyguları gitarının en yumuşak tonlarıyla anlatmıştır bize.

 Onun şarkılarında kendimizi bir kentin sokaklarında belki bir iş çıkışı kafamızda binbir düşünce kalbimizde fırtınalarla eve doğru yürürken buluruz. Yaşamak zorunda bırakıldığı sıradanlıktan bunalan hayatla derdi olan insanların en sakin isyanıdır Bülent Ortaçgil. Her türlü sorunun normalleştiği yerde “nedir bu normal?” serzenişiyle rahatsızlığını dile getirir. Sisteme yönelik en sert eleştirilerini en derin aşkları anlattığı tonda söyler. Belki bu yüzden herkes dinleyip anlayamaz onu. Onun derdi ise “en çok bağıranın haklı sayıldığı” dünyada sesini bağırmadan duyurabilmektir yalnız. 


Dedik ya modern bir bilge Bülent Ortaçgil. Bir ağaç altında bir dağ tepesinde değil bizim gibi bir evde yaşayan, herkes gibi ailesini geçindirme kaygısı taşıyan. Bu kaygı nedeniyle uzun bir dönem kimya mühendisliği yapmış fakat sonunda müziğin kimyasında yol almış. “istediğini yap” tavsiyesine önce kendisi uymuş. 

Oyun Bülent Ortaçgil şarkılarının vazgeçilmez olgusu. “benimle oynar mısın” gibi masum, çocukça bir teklifle başlayan serüvende “oyuna devam” diyerek ilerliyor sanatçı. Bizleri de oyun arkadaşı yapıyor bu süreçte. Hepimiz onun notaları eşliğinde şehrin sokaklarında koşuşturan içi yaşama sevinciyle dolu kocaman çocuklar oluveriyoruz.

Bu işin çok zor olduğunu bilerek içimizdeki küçük mumlarla yatak çarşaflarına sıkışan aşkı arıyoruz. İnançla aşk var diyoruz. Bir tek Aşk var. değişmeden, görmeden biz olamayacağımız bilinciyle yürüyoruz çok uzaklardan bile görülen küçük ışıklara doğru.
Hiç eskimeyecek şarkılarınla bizi bu güzel oyuna aldığın için Teşekkürler Bülent Ortaçgil usta. Hiç susmasın bu şarkılar, hiç solmasın bu renkler. Daha senden öğrenecek çok şeyimiz var. E hadi o zaman ne duruyoruz? Oyuna Devam… 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder